”My Own Man” Belgeseli

Erkek çocuk babası olacağını öğrenen David’in korkuları, güvensizlikleri onu kendi erkekliğini yeniden keşfedeceği duygusal bir yolculuğu konu alan bu harika belgeseli sizinle paylaşmak istedim!

-Spoiler içerir-

Belgesel David’in şu repliği ile başlar:

”40 yaşıma basıyorum ve bir ailem, başarılı bir kariyerim, gurur duyduğum bir hayatım yok.  Ama mesele daha derin. Kendini savunamayan, sağlam duramayan biriyim. Artık o kişi olmak istemiyorum.’’

David, kendini erkeklerin dünyasına ait hissetmiyordu. Daha çok empati yapan biri olarak kendini tanımlıyor ve hatta erkeklerin oyunlarında yanlarında oturan kız arkadaş gibi kaldığını söylüyor. Kendini ”alfa” olarak tanımlayan arkadaşlarıyla, kardeşleriyle, anne ve babasıyla olan röportajlarına yer veriyor bu belgeselde. David’i bu konuları düşünmeye iten şey ise bir oğlan çocuğu babası olacağını öğrenmesi olur. Günümüzde çoğunlukla kadınlarda gördüğümüz sorgulamalarla karşımıza çıkıyor David. Anne olacağını öğrendiği andan itibaren anneliğe hazır olmakla ilgili ya da kendi annesiyle olan meselelerini sorgulayan, terapilere giden kadınlara tanık oluyoruz fakat erkeklerde bu çok rastladığımız bir şey değil.

”Ebeveyn olmaya hazırım ama oğlan babası olmak sadece ebeveyn olmak demek değil. Bir çocuğu erkekliğe taşımak demek. Kendimi uzak hissettiğim bir yere yani.”

Bunun üzerine bazı soruları sormaya başlar. Erkeklik ne demek? Erkek olmak için alfa olmak mı gerekir? Karşıdaki kişinin gördüğü anda duruşundan, ses tonundan anlaması gereken bir şey miydi erkeklik? Ya da empati ve iletişimden uzak saldırgan tavırlar mıydı? Güçlü, insanların ezemeyeceği biri olmak mesela? Bu meseleler üzerine düşünürken pek çok şey denedikten sonra bir mentorla tanışır ve mentoru ona korkularıyla ilgili risk alması gerektiğini söyler. David, onu korkutan, daha önce demediği şeyleri denemeye ve onlarla yüzleşmeye başlar. Kendini keşfetmeye ve daha maskülen olmak için neye ihtiyacı olduğunu aramaya başlar aslında.

Erkeklik kavramının yanı sıra babasıyla olan meseleleri üzerine de kafa yorar. David’in babasını, çocukluğunda evde hep öfkeli olan biri olarak anlatır.

”Erkek gibi olmak babam gibi olmaksa erkeklikle işim olmasın istiyordum.. O baskınsa ben uyumlu olacaktım. O rekabetçiyse ben olabilecek en az rekabetli kişi olmalıydım..”

Babasıyla olan konuşmasında, ”Bu evde büyürken benim için zor olan şey senin öfkendi. Çok bağrışma oluyordu. Ama çocukken anlamını, nereden çıktığını anlamıyordum. Anlamak istiyordum” der.

Çocukken anlamlandırmak zordur. Yetişkin gibi düşünüp, bir şeylere hak veremeyiz. Bunun nedeni budur diyemeyiz ya da kendimizi koruyamayız. O dönem savunmasız geçer. Bu yüzden David’in söylediği bu cümle çok önemli. Babasının gün aşırı nöbet tuttuğu için evde her gün sinirli olduğunu anlamlandıramadı ama 40 yaşına geldiğinde çocukluğuna dair hatırladığı en net anılardan biri babasının evdeki o öfkesi oldu. David, hayatını babasına benzememeye çabalayarak geçirmiş. Babasının istediği kişi olmak istemediği için başarılı olmakla ilgili meseleleri de bitmemiş. Artık bu mücadelenin sonuna gelip, ben gerçekten kimim? ne istiyorum? meselem ne? demeye başladı. Onay alıp almamakla ya da babasına benzeyip benzememekle ilgilenmeyi bırakıp ”kendi” hayatını yaşamaya karar verdi.

Belgeselin sonunda mentoruna babasına yazdığı mektubu verir ve aralarında bir konuşma geçer:

Ne işe yarayacağına söyler misin?

Bu babanla ilgili olduğu kadar senin büyümenle de ilgili. Nihayet büyüyüp diyorsun ki baba şunun için üzgünüm ve sana bunu hiç sormadım. Olgun biri gibi davranacaksın tamam mı? Bunun ne hissettireceğini bilmiyorsun. İnan bana babanın sana sert davranacağını varsayıyorsun.

Bana sert çıkacağından, kendi rolünün sorumluluğunu almayacağından korkuyorum.

Ama yaptığın şey tam da bu değil mi? Kendi kendine yüklenip kendi adına sorumluluk almanı istiyorum. Sense ama ben yapsam da o yapar mı diyorsun. Burada soru şu ”Sana ne?” O kendi payına düşeni yapmayacak diye sen de mi yapmayacaksın? Bir ilişkide normalde olan şey  bir sorumluluk alıp gerçekten olanı gördüğünde bunun, öteki kişinin de aynı şeyi yapması için imkan yaratmasıdır. 

Ve David yazdığı mektubu babasına verir:

”İlişkimizde kendi davranışlarımla ilgili hiç sorumluluk almadım sadece seni suçladım… bunu yazıyorum çünkü geçmişimizden taşıdığım yükü bırakmak istiyorum. Ayrıca daha önce kendime izin vermediğim şeyi yapıp hayata devam etmek istiyorum. İnanıyorum ki, geçmişimizle ilgili tutunduğum her şey beni bundan alıkoyuyor. Hislerimi paylaşmaktansa onları kendime sakladım seni suçlayıp yargıladım. Kendimde hoşlanmadığım şeyler için seni suçladım. Risk almaktan korkan, işleri bitirmeden yarım bırakan biri olduğum için. Seni suçladım istediğim şeylere sahip olamadığım için. Kendim olma cesaretini bulamadığım için seni suçladım. Bu mektup seninle dürüst ve gerçek bir ilişki kurmaktan kastettiğim şeyin başlangıcı. çok geç veya imkansız olduğuna inanmıyorum. Şimdi başlayabilir miyiz? Seni seviyorum baba.”

Babasının hislerini sorduğunda babası, ”David sonunda eve gelmiş gibi hissettim” der. Bu mektup ve konuşma ikisi için de dönüştürücü bir deneyim oldu. Başından sonuna kadar hikayedeki herkesin gözünden, yaşadıklarından bakıyoruz olaylara ve tek bir doğrunun olmadığını hissettiriyor aslında bize..

David için ise kendisiyle bağ kurduğu, dünün bitmemiş kavgalarını sonlandırdığı bir yaşamın başlangıcı oldu diyebiliriz.

David

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com’da bir web sitesi veya blog oluşturun

%d blogcu bunu beğendi: