Seçimler

Her zaman seçim yaparız ve kararlar veririz. Yapmamamız gereken tek şey seçim yapmamaktır. Ancak seçim yapmamak için elimizden geleni yaparız. Seçim yapamayacağımıza kendimizi inandırmak isteriz. Çünkü seçenekleri fark ettikçe kafamız karışır. Yaptığımız seçimin sonucunu yaşamak istemeyiz. Ya hayal kırıklığı yaşarsak? Ya diğer seçenek daha iyiyse diye düşünürüz. Seçim yapmanın en korkunç yanı yaptığımız her seçim bir sonraki seçimlere gebe. Yaptım bir seçim bitti, yok öyle bir şey. Yazın gönlünüzce bir tatile çıkmışsınızdır, yıl sonu gelir paraya sıkışırsınız ah nereden çıktım o tatile dersiniz. Bu yüzden çok korkutucudur.

Seçim yapmak istemememizin bir tarafı da o seçimin sorumluluğunu almak istemiyor olmamızdır. Annem, babam, eşim, patronum söz sahibi, benim seçim şansım yok zaten diye söylenerek kendimizi kandırırız. Kafamızı çevirip bu seçimlere bakmak, bunların sorumluluğunu almak hepsi bize ait. Peki seçmemek, üzerine düşünmemek bu kadar kolayken neden seçelim? Kendime ait bir hayat tasarımı yapabilmek, arzuma yakın bir yaşam sürebilmek için. Arzuyla paralel seçimler önemli ama bugün seçtiğiniz yarın anlamlı gelmeyebilir. Her tutku duyduğumuz şeyin bir gün anlamlı olmadığını da göreceğiz, şu an olmasa bile. Bir şekilde o kurguların tartışılmaz gerçekler olmadığının altını çizmek için Sartre bunu vurgular. Bu kısmı biraz daha açayım; evet arzularımız bir gün anlamlı gelmeyebilir, yarattığımız kurgular bir gün uzaklaşmak istediğimiz şeyler haline gelebilir ancak bir yanıyla da bu bize gerçekliğimize sıkı sıkıya tutunmak zorunda olmadığımızı da gösterir. Kendimi gördüğüm şeyden ibaret değilim, bir gün bambaşka bir işe yönelip, bambaşka bir kişiye aşık olabilirim. Kendime yeni kurgular yaratabilirim. İnandığım şeyden ibaret olmadığımı anladığımda esneyebileceğimi de görmüş olurum.

İşte tam da bu belirsizliklerle birlikte, spontaniteye izin vererek bir yaşam sürebilmek bizi özgürleştirecek olandır.